26 Mayıs 2014 Pazartesi

Masal Şehir Kapadokya


Peribacaları, mağara oteller, kiliseler, tarih kokan açık hava müzeleri, adrenalin yüklü balon turu, doğal lezzetler ve sonsuzluk hissi veren büyülü bir güzellik... Dilden dile dolaşan masalsı bir diyar... Yoksa siz hala Kapadokya'yı görmediniz mi?

Ülkemizde görülmesi gereken tarihi ve turistik yerler saymakla bitmez. Bu kadar zengin ve tarih yatan topraklarımız yurt dışından ziyaretçi akımına uğrarken, biz de kendi ülkemizi doyasıya gezmeli ve tarihimizi görerek öğrenmeliyiz diye düşünüyorum...Bu nedenle ben de 
Türkiye’nin en özel görsel miraslarından biri olan Kapadokya’yı ziyaret etmeye karar verdim. Türkiye’de yaşayıp da Kapadokya’yı henüz ziyaret etmeyen birçok insan tanıyorum. Bu gruba bende dahildim. Bu kadar övgüyle söz edilen, videolarda, fotoğraflarda görerek içimizi çektiğimiz Kapadokya için nihayet yola koyuluyorum.

 Kapadokya’ya yakın şehirlerden biri olan Kayseri için uçak bileti alıyorum. 1 saat 35 dakikalık uçak yolculuğundan sonra Kayseri havaalanına iniyorum.

Aile dostumuz olan bir aile beni özel arabayla aldırıyor ve kalacağım otele doğru yola çıkıyoruz. 1 saate yakın zamanla Kapadokya’nın meşhur peribacaları görünmeye başlıyor. Bilmeyenlerimiz için açıklamak istiyorum; B
undan milyonlarca yıl önce Kapadokya bölgesi bir iç denizmiş. Bölgenin güneyinde yapılan arkeolojik kazılarda ilkel deniz canlılarına ait fosillerin bulunması bu tezi doğruluyor. Yerkabuğunun hareketlenmesi ile birlikte dünyamızın merkezindeki magma tabakasında bulunan sıcak lav, yerkabuğunda oluşan derin çatlaklardan çıkış yolları bularak Erciyes, Hasan Dağı ve Güllüdağ yanardağlarından yeryüzüne püskürmeye başlamış. Bu volkanik hareketlilikle birlikte denizi kurumuş ve denizin bulunduğu yerdeki çukur bölge lav ile dolmaya başlamış. Peri bacalarının oluşmasındaki en birinci etken lavların çukur bir bölgede birikmiş olmasıdır. Yoksa her lav püsküren yerde Peri bacası oluşmazmış diye de eklemek istiyorum.

Kapadokya’ya gelmeden önce özellikle mağara tipi otellerden birini seçtim. Buralara kadar gelmişken Kapadokya’nın bu özel atmosferinde uyumak ve uyanmak istedim. Özellikle Göreme bölgesinde mağara tipi oteller görmek mümkün. Bunların arasından en meşhur olanı ise Anatolian Houses. Niçin meşhur olduğunu ilerleyen satırlarda sizlerle paylaşacağım.

BÜYÜLEYİCİ GÖREME

Göreme, Kapadokya gezim sırasında en sevdiğim yerlerden biri oldu. Burası
Nevşehir ilinin Ürgüp ilçesine bağlı bir köy. Kasabanın 12 kilometre batısında bulunuyor. İçinde yer alan sayısız peribacaları sayesinde dünyaca bir ün kazanmış. Bizans devrinden kalma mağara kiliseleri, kayalara oyulmuş barınaklar, buranın en büyük özelliği. Bu nedenle taşıdığı tarihi önem, Göreme'yi bir turistik bölge yapıyor. Dünya’nın her yerinden gelen turistleri görünce Kapadokya’ya yaptığım haksızlığı bir kez daha anlıyorum. Burası gerçekten gördüğüm en özel şehir.

Ayrıca Göreme yüzyıllar boyu güzellikleri ve kültürel zenginlikleri ile tarih yazarlarının ve seyyahların ilgisini çekmiş. Kapadokya persler döneminde  “Kalpatuka“ adıyla anılmaya başlamış ve Kalpatuka; iyi at yetiştirilen bölge anlamına gelmiştir. Gerçekten de burada birbirinden güzel ve değerli atlar görmek ve hatta onlarla vadiler arasında safariye katılmak mümkün.


TARİH KOKAN CAVE OTELLER
Otele doğru giderken Göreme’nin çarşısından geçiyorum. El dokuması halılar, el yapımı objeler ve çeşit çeşit kumaşlar satan dükkanlar peribacalarının çevresine otantik bir renk katıyor. Restoranlar, kafeler ve balon firmaları arasından kısa bir yokuş çıkarak Anatolian Houses’a varıyorum. Burası doğallığı bozulmadan içerisinde küçük odalar oluşturularak yapılmış lüks mağara tipi bir otel. Personel oldukça profesyonel ve güler yüzlü. Otelin genel müdürü Tahsin Topuzayak ile ayaküstü sohbete koyuluyoruz. Oldukça sıcakkanlı ve misafirperver bir bey.
Güzel odalarından bir tanesini geziyorum ve kalmaya karar veriyorum.

Mağara tipi dediğim odalar burada villa konforunda misafirlerini ağırlıyor. Jakuzisinden şöminesine her şey düşünülmüş. Dekorasyon şahane. Odaya girer girmez pozitif ambiyansı yakalıyorsunuz. Otelin diğer şahane özellikleri ise SPA ve Hint Restoranı hizmeti vermesi. Dilerseniz gün içinde ki gezilerinizin yorgunluğunu Bali masajı ve ortak kullanım SPA hizmetleri ile atabilir, Hint mutfağından lezzetler tadabilirsiniz.

MEŞHUR PERİBACALARI
Otele yerleştikten sonra çevre gezime Paşabağ’dan başlıyorum. Kapadokya bölgesinde benzersiz olan mantar formundaki enteresan Peribacalarının bulunduğu Paşabağ Vadisi aynı zamanda Peribacası oluşumu ve gelişiminin de en iyi gözlenebildiği yerlerden birisi. Ayrıca yürüyüş yolları da peribacalarının arasından geçtiği için burada yürüyüş yapmak da oldukça keyifli.

Yürüyüşümü sürdürürken merak ve şaşkınlıkla izlediğim oyuntuları fotoğraflıyorum. Olağanüstü yaşam hikayeleri, masallar burada yazılmış olmalı. Ben de yüksek dozda ilham alıyorum. Engebeli tepelerde cycling yapan bisikletçiler dikkatimi çekiyor. Bir köşede insanlar yakınları için hediyelik eşya alıyorlar. Meşhur Peribacaları biblolarını misafirliğe gittiğim evlerden hatırlıyorum. Bu kez ben birilerine hediye etmek için aynı bibloları paketletiyorum.

En sevimli detaylardan birini paylaşmak istiyorum; buranın Jandarma karakolu bütünü bozmamak adına peribacalarından birinin içinde yer alıyor. Bu doğal mimarinin doğallığını bozmamak kesinlikle en doğru karar olmuş. Hemen karşısında ziyaretçilere mola alanı düzenlenmiş. Küçük bir kafede dileyen grup dinlenirken dileyen şarap ve meyve alışverişi yapıyor. Buranın en meşhur meyvesi üzümden sonra nar ve geziniz boyunca en sık karşılaşacağınız meyve de yine nar!

AÇIK HAVA MÜZESİNİ ZİYARET
Pağabağ’dan sonra Göreme Açık Hava müzesini gezmeye gidiyorum. Giriş için bilet alınması gerekiyor. Gişe görevlisinin önerisi üzerine kendime müze kartı alarak çok doğru bir şey yapıyorum çünkü burada gezeceğim hemen hemen her kilise ve vadi için bilet almam gerekiyor. Bende 30 TL karşılığında aldığım müze kartımla rahatça gezilerimi sürdürüyorum.

Buranın hikayesi Kapadokya ve Göreme halkının kayaya çok kolay şekil verilebildiğini fark ederek ev, kilise ve manastırlar oymasıyla başlamış. 4.yüzyılda bölgede Kayseri’den Aziz Basil’in talimatıyla küçük topluluklar oluşmaya başlamış ve bu kayalara evler oyulmuştur. MS 725-842 yılları arasında bölgedeki kutsal mekanların süslenmesi asgari ölçekte tutulmuş, genellikle sadece haç imgesi kullanılmıştır. Bu dönemden sonra kayalara yeni kiliseler oyulmuş ve kutsal mekanlar renkli fresklerle süslenmiştir. Özellikle ilk Hristiyanlar tarafından sığınak olarak kullanılan mekanlarda Bizans sanatının önemli örnekleri yer alıyor.

Göreme açık hava müzesinde yer alan sığınakları ve kiliseleri gezmeye başlıyorum. Dikkatimi çeken en güzel detaylardan biri o zamanın halkının zekice yaşam planı oluşturarak bir çok şeyi kolay hale getirmeye çalışması oldu. Yemek pişirilen ocaklar, yemek yedikleri masa ve oturmak için oydukları çıkıntılar o zaman için oldukça yaratıcı görünürken, aslında gösteriyor ki aradaki zaman farkı insanı ve yaşam mücadelesini hiç değiştirmemiş.

Sığınaklar arasında yapılan geçişler paylaşımı ve yardımlaşmayı kolaylaştırırken, mağara katları arasında yukarı ve aşağı inişler için merdiven amaçlı oyuntular düşünülmüş. Mağara duvarlarında zaman bilgisini sağlamak için çubuklar çizilmiş ve böylelikle günleri takip edebilmişler. Söylediğim gibi bu şartlar da bile her şey oldukça akıllıca düzenlenmiş.

Göreme Açık Hava Müzesinde tam altı tane kilise var. Bunlar; Tokalı, Elmalı, Barbara, Yılanlı, Karanlık ve Çarıklı kilise olarak yer alıyor. Müzeye girişte alabileceğiniz kulaklık sayesinde, kiliselerin kapısında ki elektronik rehber hizmetinden yararlanarak hikayelerini öğrenebilirsiniz. Bu altı kilise arasından en meşhur olan Karanlık Kilisenin ismi tüm kiliseyi sadece küçük bir pencerenin aydınlatmasından ileri gelmektedir. Bu pencere sayesinde kiliseye çok az ışık girebilmiş ve süslemelerin renk zenginliği bu sayede günümüze kadar gelebilmişti. Sanki bir gün önce yapılmış gibi görenleri şaşırtıyor.

ZELVE KÖYÜ
Bir sonraki durağım
Nevşehir ilinin Avanos ilçesine bağlı eski bir kaya yerleşimi olan Zelve Açık Hava Müzesi. 50-60 yıl öncesine kadar bu oyma kaya yapılarda yerel halk yaşamaya devam ediyormuş. Günümüzde ise buranın eski sakinleri müzenin girişinde Gözleme ve ayran satan yerleri işletiyorlar.
Müzenin hemen girişinde ücretli bir otopark mevcut. Burada müze kart geçerli. Müze kartı olmayanlar 8TL gibi bir ücret ödüyorlar. Ayrıca, girişteki vezneden açık hava müzesinin bir krokisini ücretsiz veriyorlar. Almayı unutmayın.
Zelve Örenyeri‘nde pek çok kaya kilisesi, yerleşim yeri ve hatta bir cami var. Bazı bölümler göçük tehlikesi nedeniyle ziyarete kapatılmış, uzaktan bakabiliyorum. Burada bulunan en önemli yerler; Değirmen, Üzümlü ve Balıklı Kilise, Direkli Kilise, Kutsal Hac Kilisesi, Cami, Tünel ve Manastır.
Benim en çok hoşuma giden Üzümlü ve Balıklı kilise oldu. Duvarlarındaki üzüm ve balık resimlerinden olsa gerek iç açıcı ve huzurlu bir ambiansı var.

Kiliseleri dolaştıktan sonra şarap mahsenlerini fotoğraflıyordum. O sırada yanımdan bir Türk aile geçiyordu. Küçük kız ve annesi arasında şöyle bir diyoloğa tanık oldum;
-Anne sen prenses olmak ister miydin?
-Bilmem hiç düşünmedim kızım
-Ben isterdim anne.

Öyle hoşuma gitti ki… çocukların hayal güçlerine bir kez daha hayran oldum. Bir küçük kız burada prenseslerin yaşadığını duydu ya da hayal etti. Ben de girişte bir zaman makinesi olsa ve bizi buradaki eski yaşama götürse, gezimiz bittiğinde çıkışta tekrar bugüne gelsek diye hayal etmiştim. Çok eğlenceliydi.
Zelve gezimi de bitirirken çıkıştaki gözlemelerin kokusuna karşı koyamayarak  afiyetle kaşarlı gözlememi yiyorum.


DAMAKLARDA İZ BIRAKAN TESTİ KEBABI

Akşam yemeğim için Göreme Çarşısındaki pidecilerden birini tercih ediyorum. Damak zevkiniz çok hassa ise belki daha önce yedikleriniz kadar iyi olmayabilir fakat Kapadokya’da yemek sektöründe pek fazla seçenek olmadığını da unutmamak lazım diyorum. Fakat buranın en meşhur yemeği olan testi kebabı yemeden dönmeyin gerçekten çok lezzetli. Ben Ürgüp’te Han Çırağan isimli et restoranında yediğim testi kebabının tadını unutamıyorum. Testinin kırılmadan önceki sunumu ve testi kırılırken ki şov lezzetli bir şey yiyeceğinizin habercisi oluyor.

BALON MANZARALARI

Kapadokya’ya gelip balona binmemek olur mu? Otelime dönüşte bir balon firmasıyla görüşüp, ertesi sabaha balon maceram için 100  Euro yu takdim ediyorum Ertesi gün sabah saat 5 te uyanıyoruz ve otel müşterileriyle birlikte balon turu servisimize binerek balonlarımızın havalanacağı yere gidiyoruz. Balonlar yerden bakınca gökyüzünde göründüğü kadar küçük değillermiş ve hazırlanma aşaması da oldukça zahmetliymiş. Fakat yerde ve gökte oluşturdukları fotoğraf gerçekten şahane. Rengarenk balon firmaları arasından Voyager balona geliyor, yerleşiyor ve uçuşa geçiyoruz. Kapadokya’ya böyle tepeden bakmak da ayrı bir keyif veriyor. Yakından kocaman görünen tepeler, vadiler bir anda kumdan yaptığımız kuleler kadar minik ve sanatsal görünüyor. Balon yükseldikçe peribacaları tüm görkemiyle bizleri büyülüyor.Rüzgar nereye eserse biz oraya gidiyoruz. Bir kere daha anlıyorum ki Kapadokya su ve rüzgarın nakış gibi işlediği harikalar şehri.
Fotoğraf lar, videolar anlatamaz bu güzelliği, kesinlikle balon sepetinin içinde olmak ve bir de gökyüzünden bakmak lazım Kapadokya’ya. Balon turumuz bittiğinde grup arkadaşlarımız ve ekip kadromuzla şampanya eşliğinde minik bir kutlama yapıyoruz. Üstelik üzerinde “Geldim ve bunu yaptım“ yazılı uçuş belgemi bile alıyorum.

ÜRGÜP VE ASMALI KONAK
Bugünkü uçuşumdan sonra dillere destan, dizilere, filmlere konu olmuş Ürgüp’ü görmeye gidiyorum. Taş evleri görür görmez Asmalı Konak geliyor aklıma. Buradayken görmeden gitmek olur mu? Asmalı Konak ziyaretçilerini ağırlıyor. Ben de dahil olmak üzere burada bulunan herkes dizideki aşkı ve otantik ambiansını tekrar anımsıyorlar. Asmalı konağın karşısındaki meydanda tüm Asmalı Konak ekibinin isimlerinin olduğu bir anı büstü var. Burada da fotoğraflar çekiliyor, dizi hatıraları konuşuluyor.

Ardından Temenni Tepesi’ne tırmanıyorum. Burası gerçekten Ürgüp manzarasını gözler önüne seriyor. Buradan Ürgüp’e şöyle bir bakmak benzersiz bir duygu yaşatıyor. Neredeyse Kayseri'ye kadar çevreyi görebileceğiniz Temenni Tepesi'ne sokak aralarından 10 dakikada ulaşılabiliyor. Aynı zamanda burada közde kahvenizi içerek fotoğraf çekmeyi sakın unutmayın.

Eğer şarap seviyor ve ilgileniyorsanız Ürgüp’teki Turasan şarap fabrikasını mutlaka ziyaret edin. Tadarak şarabınızı seçme imkanı sunan Turasan’ın en sevilen şarabı Emir.

Ve dönüşte Ürgüp çarşısında Yörem isimli baharatçıya uğrayarak bin bir çeşit baharat ve kuruyemiş arasından bir kaçını tadarak satın alıyorum. Unutmadan buranın üzüm pekmezi de bir o kadar doğal ve lezzetli. Nar ekşisi ve üzüm pekmezimi de almadan buradan ayrılmıyorum.

Gün biterken otele her dönüşümde mutlaka uğradığım  “O ağacın altı cafe“ de Türk kahvesi molası veriyorum. Bu cafe ayrıca Kapadokya’nın büyüleyici panoramalarından birine sahip ve Göreme Vadisine bakan harika bir bahçesi var. Buranın közde pişirilen köpüklü kahvesinin tadını başka hiçbir yerde bulamadım. Kullandıkları kahvenin satışını da yaptıklarını öğrendiğimde hemen kendim için bir kavanoz aldım.

KIZILIRMAKTA KAHVALTI


Ertesi günümde önce Kızılırmağa bakan Mado’da  meşhur köy kahvaltımı yapıyorum. Kapadokya’nın lezzetli peynirli böreğini mutlaka tatmalısınız. Ahşap ve sallanan Kızılırmak köprüsünden nehirde tur atan gondolları ve sevimli ördekleri de fotoğrafladıktan sonra  günümü Ortahisar ve Uçhisar’da geçiriyorum.

GÖRKEMLİ ORTAHİSAR VE UÇHİSAR KALESİ
 İlk olarak meşhur Ortahisar kalesini görmeye gidiyorum. 86 m yükseklikteki kale önceleri hem stratejik hem de yerleşim amacıyla kullanılmış. Kalenin eteklerinde 
Kapadokya’ nın karakteristik sivil mimari örnekleri bulunuyor. Kalenin tepesine tırmanış pek te kolay olmuyor. Bu yüksek kalenin içinde bir o kadar çok sayıda merdiven var .Tepeye çıkmak zor olsa da görülen çevre güzelliği yorgunluğu gideriyor. Orta hisarda evler kaleye doğru basmak basamak yükseliyor.

Ortahisar’dan Uçhisar’a geçiyorum.
Kapadokya bölgesinde kimilerinin yer altı şehirlerinde yaşadığı gibi yüzlerce insanda Uçhisar Kalesini çok katlı bir apartman gibi barınak ve sığınak olarak kullanmış. Hatta Kale, çevresindeki yer altı şehirlerine gözetleme kulesi olmuş. Kalede mezarlar, su sarnıçları, küre şeklinde granit taşlar bulunuyor. Kaleden Göremeye baktığımızda ise sıra sıra dere ve vadiler göze çarpıyor.

YERALTI ŞEHİRLERİ

Mümkünse Yeraltı şehirlerini ziyaret edin. Mümkünse dememin sebebi; uzun boylular için bu küçük yapılar sıkıntı verici olabiliyor. Fakat görülmeye değer yapıda ilgi çekici yerler olduğunu belirtmek isterim. Kapadokya Bölgesi, geçmişte sık sık çeşitli saldırılara maruz kaldığından, bu şehirlerin yapılış amacı, daha çok tehlike anında halkın geçici olarak sığınmasını sağlamaktır. Yeraltı şehirleri aynı zamanda yörede bulunan hemen hemen her evle gizli geçitlerle bağlantılıdır. Yörede yaşamış olan insanlar kendilerini daha fazla emniyete almak için yaşadıkları kayadan evleri çeşitli yerlerine geçilmesi zor odalar, tuzaklar hazırlamış, ihtiyaç karşısında kayaların dibine doğru yeni odalar açmışlardır. Böylece koridorlar ve galeriler çoğalarak yeraltı şehirlerini meydana getirmiştir.

Kapadokya’da ki son günümün büyük bir kısmımı Otelin Spa bölümünde geçiriyorum. Anatolian Houses Otel’in Spa’sında kapalı yüzme havuzu, sauna ve buhar odaları, jakuzi, macera duşları, hamam ve dinlenme bölümü mevcut. Ayrıca masaj hizmeti de profesyonel Balili bayanlar tarafından veriliyor.

Kapadokya kesinlikle gördüğüm en özel yerlerden biri oldu ve burayı tekrar ziyaret etmek için şimdiden sabırsızlanıyorum. Peribacalarının arasında dolaşmak ve bu otantik atmosferi yaşamak benim için harika bir deneyimdi. Burada mükemmel bir tarih ve doyulmaz bir huzur yatıyor.















ÇEREZ BİLGİLER

*
Kapadokya’ya turla birlikte gelmiyorsanız otel rezervasyonunuzu yaptıktan sonra bir de rent a car firmalarından araba kiralama işleminizi yapmanızı öneririm.
*Kapadokya’ya geleceğiniz tarihe karar vermeden ve valizinizi hazırlamadan önce mevsim ve hava durumu bilgilerine bir göz atın. Gündüzü ve gecesi arasında sıcaklık değerleri farklılıklar gösterebiliyor. Yanınızda mutlaka sıcak ve soğuk günler için çeşitli giysiler bulundurun.
*Vadileri ve panaromaları  sakın atlamayın derim. Bu bölgeler gezi sırasında ideal mola alanlarını oluştururken aynı zamanda büyüleyici manzaralara karşı çayınızı yudumlama imkanı sunuyorlar.
*Balon turuna katılmayı düşünürseniz (kesinlikle öneririm) video kaydedicinizi yanınıza almayı unutmayın. Döndüğünüzde sevdiklerinize göstereceğiniz adrenalin yüklü bir anınızı kaydetme fırsatını kaçırmayın.
*Yöresel üzümlerden yapılmış şarap şişelerine çantanızda mutlaka yer ayırın. Eve dönüşte hem kendinize hem de sevdiklerinize bu şaraplardan almayı unutmayın...
*Avanos ilçesinde birçok seramik atölyesi ve kayadan oyma satış mağazaları bulunuyor.Bu atölyelerde hem seramik yapımını izleyebilir hem de çarkın başına geçip siz de bir şeyler yapmayı deneyebilirsiniz.
*Malum, Kapadokya bölgesinde üzüm ve kabak dışında pek bir şey yetişmez. Bölge kabağından elde edilen çekirdeğin süt ile kavrulmasıyla üretilen meşhur kabak çekirdeğinin tadına bakmadan dönmek olmaz.
*Tüflü kayaya tırmanırken ayaklarınızın kaymayacağı tırtıklı ve ince taban yapısına sahip, hafif spor ayakkabıları sakın evde unutmayın.
*İyi aydınlatan led li küçük boy fenerleri yanınızdan ayırmayın. Yapay ışık zarar verdiği için fresk bulunan kiliselerde kullanmamalısınız ama mağaralarda ve tünellerde ihtiyacınız olacak.

Yazı: Gizem Artış

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder